31 Ekim 2011 Pazartesi

10 aylık olduk.. maşallah..


zaman bir trenin vagonları gibi peşisıra gelip geçiyor.. arkasından bakıp el sallamaya bile fırsat vermiyor bazen...


 minicikken ne çabuk büyüdün sen.. hiç anlamadık.. 10 ay... 10 aydır bizimle o güzel yüzün... 10 aydır evimiz cennet kokunla dopdolu...


artık daha bir özlüyorum seni, yokken yanında.. gülüşün.. şirinliklerin hep gözümün önünde..

 

bir gülücüğünle bütün istediklerini yaptırabileciğini zannediyorsun ama.. yok kuzummm..beni kandıramazsın.. evet içim erir belki ama.. ı ı .. sen oğlaksan ben de koçum.. gerçi arada olan baba kovaya oluyor ama :)) garibim çift boynuz arasında bir sana tosluyor bi bana :))

 
 sen büyüyorsun, annen büyük bir zevkle seni seyrediyor aşkım..
bir de 2 ay sonraki doğum günü partinin heyecanı sardı dört bir yanını.. elbisen, ikramlıklar, hediyeler, süslemeler.. rüyalarıma bile giriyor artık..
bana bunları yaşattığı için allahıma şükürler olsun...

29 Ekim 2011 Cumartesi

Kendi Everest’inize tırmanın.


söylenecek, yazılacak çok şey var aslında.. ama yılmaz abi yine döktürmüş.. ben de burda paylaşıyorum.. sırf kızım büyüyünce bu yazıyı okusun diye..buraya not olsun diye.. büyüyünce Nasuh Mahruki' nin kim olduğunu merak edip araştırsın diye... türk olmanın "ne mutlu türküm" demekten ibaret olmadığını bilsin diye..  başka bir nedeni yok..

29 Ekim

Kendi Everest’inize tırmanın.
Nasuh Mahruki’nin kitabı bu.
“Herkes Everest’e tırmanamayabilir ama...    Herkesin tırmanabileceği bir Everest’i vardır” diyor.
Cumhuriyet dediğin...
Nasuh’tur.
Sadece “bir kişi”nin “her şeyi” değiştirebileceğinin kanıtıdır o...
Mustafa Kemal’in “Ey Türk gençliği” diye başladığı hitabeyi anlayan, kavrayan, gerçekleştirendir.
Teslim olmayandır.
Hatırlayın... Marmara depreminde sadece o ve bi avuç cesur arkadaşı vardı. Memleket acz içinde ağıt yakarken, adeta uzaylı gibi indiler hayatımıza, sakin, bilgili, mütevazı...
Bugün, Van’da görüyoruz, binlerce olmuşlar. Sahte vicdanlar oturduğu yerde dizini dövüyormuş rolü yaparken, elini değil, hayatını taşın altına sokup, gitti sanılan 187 can’ı geri getirdiler.
Basiretsizler coğrafyasının mantığını değiştirdi çünkü Nasuh... Kabiliyetsizler ülkesinin, sırf kabiliyetsizlerden ibaret olmadığını gösterdi. Yüreklendirdi. “Demek ki yapabiliriz”e model oldu. Belediyelerin, itfaiyelerin, hatta silahlı kuvvetlerin bakış açısını değiştirdi.
Ulusal bilinç geliştirdi.
(99’da annesi vefat ettiğinde, Gölcük’te felaket bölgesindeydi, cenazeye gidemedi. Çünkü, oğlum şu anda insan kurtarıyor, bireysel acımızı haber verip dikkatini dağıtmayayım diye düşünen muhteşem bi babanın oğlu o.)
(Osmanlı’da deniz kuvvetleri komutanlığı yapan, sancak gemisinde vuruşurken yanarak şehit düşen, Nasuh oğlu Kaptan-ı Derya Ali Paşa’nın torunu... “Yanarak ölen” anlamına gelen Mahruki soyadını, şeref mirası olarak taşıyan sülalenin evladı.)
(Dünyaya Everest’in zirvesinden baktıktan sonra, gelip İzmir’den kız alması, damadımız olması, biz İzmirliler için hiç de şaşırtıcı değildir, orası ayrı.)
“Maldan mülkten, paradan puldan, candan canandan geçilir, vatandan geçilmez. Vatan lafla sevilmez, eylemle sevilir” diyor. “Vatan sevgisi, sorumluluk almaktır. Dürüst, namuslu yurttaşlar olarak, korkmadan, kaçmadan elini taşın altına koymaktır” diyor. “Türkiye’yi Türkiye’nin kendisinden başkası iyileştiremez” diyor.
Sevgili analar, babalar...
19 Mayıs
23 Nisan
9 Eylül
29 Ekim dediğin...
Bu ruhtur.
Nasuh’lar yetiştirin.
Kız, erkek, değerli gençler...
Davranın kardeşim.
Adım atın.
Everest’inize tırmanın.
   YILMAZ ÖZDİL... 29 EKİM 2011

27 Ekim 2011 Perşembe

büyüme sancıları..

eveeet...
işte o beklediğimiz ama gelmesin dediğimiz 42-46 hafta büyüme atakları dönemine hızlı bir giriş yapmış bulunmaktayız pazar gecesi itibariyle.. o çorbasını mmmm mmmm diye yiyen bebeğim gitti yerine 3 kaşıktan sonrasını yemeyen, tabağı bile görmek istemeyen bir cadıya bıraktı yerini.. meyvesini bile yemek istemiyor.. gece sütünü 3 seferde oda ağlayarak içiyor.. saat 23.00 te uyuyor diye hayıflanırken şimdi uyuması 4 ü 5 i buluyor..kendi beşiğinde hiç uyumuyor.. yanımıza alıyoruz.. orda da uyumuyor.. uykusu var. başını zor tutuyor..bir benim üstüme yatıyor bir babasının..dönüp duruyor yatağın içinde.. ters, yan, popo havada.. her türlü yatma pozisyonunu deniyor.. ama yok.. bir türlü gidemiyor rüyalar alemine..
önce nazar dedik.. okuduk.. üfledik.. ama hiçbir faydası olmadı.. oyuncaklarından sıkıldı herhalde dedik.. ı ı.. yeni oyuncaklarının yüzüne bile bakmıyor.. sürekli bir mızıldanma..ağlama.. ama nasıl bir ağlama anlatamam.. sanki acı çekiyormuş, bir yeri ağrıyormuş gibi.. yaşlar damla damla süzülüyor kuzumun yanaklarından.. burnu tıkanıyor çok ağlayınca.. bir postada ona ağlıyor.. biçare susması için uğraşıyoruz gece yarısı.. dün gece onunla beraber bende ağladım çaresizlikten.. tabi birde 4 gecelik bir uykusuzluğun sıkıntısı var ikimizde de.. bakıcımızın söylediğine göre gün içinde de böyleymiş.. diş olabilir mi? diyoruz..ama hiç bir beyazlık yok damaklarda.. karın sertliği yok.. ateşi yok.. bilemedim ne yapacağımı..
43 teyiz biz.. 1 hafta erken geldi kuzum.. onu çıkar 42.. bu ataklar 1 hafta da sürebilirmiş 1 ay da..bakalım bizim bıdığı ne kadar etkileyecek.. güzel olan bu atakların sonunda bizi yeni bir şey öğrenme ve yapabilme becerisiyle ödüllendirmeleri..  onlar için de zor bi durum.. o kadar minikler ki büyüdüklerinin bile farkında değiller aslında.. bedenlerindeki ve beyinlerinde ki bu gelişim sürecini kabullenmek için zamana ihtiyaçları var.. bol ilgi, bol sevgi, çok anlayış, çok sabır.. aileye düşen 4 önemli görev bunlar herhalde..
biz onunla hep mutluyuz.. ağlaması, bağırması bile sevimli.. inşallah bu sıkıntılı dönemi biran önce atlatır da normal yaşantımıza geri döneriz..

24 Ekim 2011 Pazartesi

kara boşluk...

dilim varmıyor konuşmaya, elim varmıyor yazmaya.. içimde kocaman bir boşluk.. hergün okuyoruz aslında bu acıyı.. ama biz saatlik hadi bilemedin günlük acılar yaşıyoruz ya onlar.. canlarından can gidiyor..
akşam haberlerinde herbirinin hikayelerini izliyoruz tv ekranından.. ama onlar birebir parçası.. biz izlerken gözyaşlarımızı tutamazken, kahrolurken onlar kendi elleriyle yerin altına bırakıp elleriyle üzerlerine toprak atıyorlar.. güle oynaya, gururla omuzladıkları çantaları ailesi tarafından yine bir asker elinden teslim alınıyor.. bir de özel eşyalarının bulunduğu minik bir kutu.. içinde belki yazıp gönderemediği mektubu var.. belki de gece nöbetinde sevdiceğine yazdığı şiiri..
20 yaşında.. gencecik.. beklentileri, umutları tazecik.. hiç yere, yok yere devriliyor gencecik fidanlar.. ne uğruna.. vatan uğruna mı?
başımızdakilerin duyarsızlıkları, umursamazlıkları yüzünden.. korkuları yüzünden... acizlikleri yüzünden.. söylenecek söz yok.. sadece yazık.. çok yazık..

aç torununa taş kaynatan ve aynı zamanda hz. ömer'e beddua eden yaşlı kadının çadırının önünden geçerken onun bela okumalarını duyar hz. ömer.
içeri girer. durumu sorar. yaşlı kadın:
"bu çocuğun ailesi şehit oldu. ben yaşlıyım, kimim kimsem de yok. çocuk açlıktan ağladığı için onu kandırmak için taş kaynatıp yemek yapıyorum... allah o ömer'in belasını versin bize bu halde sahip çıkmadığı için..." der.
hz. ömer de "nine, ömer senin şu yavrucağızın aç olduğunu, sizin bu durumunuzu nereden bilsin" der.
kadının cevabı "benim durumumu bilemeyecekse halife olmayacaktı o zaman der."
durum budur işte...

15 Ekim 2011 Cumartesi

bir ilk daha

güzel bi akşamdı aslında.. giyindik, süslendik.. komşu gezmesine gittik.. pek bi neşeliydik.. herkese öpücükler, gülücükler verdik... dilem ablamızla oyunlar oynadık.. tuttu fırlattı yla dağıttık.. dedim ya pek neşeliydik pek ..

eve geldiğimizde de sevimliliğimiz üstümüzdeydi.. bi tuttu fırlattı daha yaptık.. pijamalarımızı giydik.. ne olduysa ben sütünü yapmaya gittiğimde oldu.. içerden bir bağrış koptu ki sormayın.. tamam dedim bu düştü.. en sonunda emeline ulaştı kafa göz yarıldı.. nasıl bir ağlama ama anlatamam.. gittim dila babasının kucağında olanca sesiyle ağlyor.. eşimin eli ayağı birbirine dolanmış.. ne mi olmuş !..

işte bu... babasının tüm uyarmasına rağmen tv sehbasına tırmanmış gene.. dolabın kapağını açmış.. ve birden kapanınca sonuç bu.. üst derisini sıyırmış dolap.. hiç kanama olmadı çok şükür.. ama canı baya yandı fıstığımın..bepanten krem sürdük biraz.. yumuşatsın diye.. aklına geldikçe ağladı bıdık..  emeklerken o parmağını havada tuttu.. bir yere tutunurken diğer elini kullandı.. neyse ucuz anlattık ilk kazamızı.. bununla kalsın inşallah..

bu olaydan alınan ders: "çocuğa yapma, etme deme.. onunla inatlaşma.. hadi evde önlem aldın bi yere gittiğinde ne yapacaksın.. bırak açsın, kapasın.. bişiy olmadığını görünce vazgeçip karıştırmayacaktır" diyenler teziniz maalesef yukarıda ki delil resimle çürütülmüştür.. tv sehbasının dolap ve çekmecelerinin kulpları çıkarılarak kazazede için daha güvenilir hale getirilmiştir..

12 Ekim 2011 Çarşamba

eller havaya



bu yeleği doğuma 3 gün kala bitirmiştim.. geçen kış giydirdiğimde çok büyük oluyordu.. küçülmüş..o kadar da uğraştım..

        onun günden güne büyümesini, gelişmesini izlemenin bu kadar zevkli olabileceğini hiç düşünmemiştim.. her akşam yeni bir sürprizle karşılaşıyoruz.. her an tepkileriyle, haraketleriyle bizi şaşırtıyor..
       1 haftadır dizlerinin üzerinde yükselip öyle duruyor bir süre.. biz onun yanında yerde oturduğumuzdan bize tepeden bakmak çok hoşuna gidiyor.. ayakta dururken tutunduğu yeri bırakıp eller havaya yapıyor.. tabi en fazla 5 sn durabiliyor.. sonra popo üstü yere.. allahtan bez var.. olmasa her akşam kalça çıkığı, kırığıyla uğraşırdık herhalde.. 3 gündür öpücük vermeyi öğrenmiş.. ben ona veriyorum arkasından oda beni taklit ediyor.. pis cadı..

bilin bakalım dilanın çektiği şey neyin ipi.. :)

       sözümü dinlemediğinde küsmüş takliti yapıp kanepeye uzanıyorum.. hemen yanıma geliyor... kafasını yana eğip en sevimli haliyle gülümsüyor, öpücük atıyor.. şebeklik yapıyor düpe düz.. tam ısırmalık..
       mutfağa gittiğimde peşimden geliyor hemen.. önce biraz kapı girişindeki aynanın önünde oylanıyor.. örtüsünü alıp yanıma geliyor.. arkamdan bacağıma tırmanıp öyle duruyor.. yemek yaptırmıyor bana..:))
        iştahımız biraz kötü bu ara.. herşeyi yiyor çok şükür.. ama çabuk doyuyor.. 4 kaşıktan sonrasını yedirmek eziyet.. zorlamıyorum.. biraz ara verip devam ediyorum..
      eğer oyuncağıyla oynamak istemiyorsa elinin tersiyle itiyor.. birkaç kere aynı şeyi tekrarlayınca çok sinirleniyor.. bi elini kaldırıp bıdı bıdı konuşuyor yada iki elini başının arasına alıp minik bi çığlık atıyor...
      uyumama konusunda epey direniyor.. bütün kozlarını deniyor.. gülüyor, öpücük veriyor, ağlıyor.. ama sonunda pes ediyor..

      bornozumuz ayben teyzemizin hediyesi.. nasıl da yakışmış dimi..
     
      banyo yapmak hala çok zevkli.. suyla oynamaya bayılıyor.. ahh bir de kafasına su dökülmese..
      kendinden küçüklere hiç pas vermiyor.. yokmuşlar gibi davranıyor.. abileri çok seviyor ama.. en çok onlara gülüyor.. ee gözü yükseklerde kızın..
      şimdilik böyle.. bakalım gelen günler ne sürprizler getirecek bize..

9 Ekim 2011 Pazar

mutlu pazar..


en tatlısından bir  sabah şekeri....

 

bol çikolata soslu kek ve sıcacık çay...

e bir pazar sabahında daha ne istene bilir ki....

7 Ekim 2011 Cuma

hapşuu..çok gül..



                                                         
herşey bir "hapşu" yla başladı..
maşallah kuzuma..

4 Ekim 2011 Salı

şükretmek..


bir martı görürsün.. kıskanırsın kanatlarını..."keşke" dersin... "onun kadar özgür olsam..."

bir balık görürsün.. kıskanırsın asiliğini..."keşke" dersin.. onun gibi herşeyi unutsam..

bir kadın görürsün.. bebeğine sıcacık bakan.. seyre dalarsın bu mucizevi aşkı...
sonra...şükredersin allahına.. anne olduğun için..

3 Ekim 2011 Pazartesi

eski düzen.. olmadı bir bozan..


bu sabah yine bakıcılı günlerimizin ilk sabahına uyandık.. biraz üzgünüm.. biraz buruk.. eski düzen devam ettiği içinde biraz hırslıyım galiba kendime.. ama elimden bişiy gelmedi.. değiştiremedim maalesef..
"kızın için katlanacaksın" dediler.. durumu izah etmeye çalıştım.. böyle böyle oldu dedim.. "ama o gördüğümüz en mutlu çocuk.. ilgilenmese bu kadar neşeli olamaz" dediler.. kaldım.. bişiy diyemedim.. doğru söylüyorlardı.. evet.. ama işte.. "şunu anla artık.. kimse senin gibi bakamaz.. ilgilenemez.. sen buna en yakınını bulacaksın.. çocuk mutlu.. bozma düzenini"  ve daha bir sürü öğüt..
hadi bakalım.. hayırlı olur inşallah..
gelen günler bize, hepimize mutluluk getirsin inşallah..