24 Ekim 2011 Pazartesi

kara boşluk...

dilim varmıyor konuşmaya, elim varmıyor yazmaya.. içimde kocaman bir boşluk.. hergün okuyoruz aslında bu acıyı.. ama biz saatlik hadi bilemedin günlük acılar yaşıyoruz ya onlar.. canlarından can gidiyor..
akşam haberlerinde herbirinin hikayelerini izliyoruz tv ekranından.. ama onlar birebir parçası.. biz izlerken gözyaşlarımızı tutamazken, kahrolurken onlar kendi elleriyle yerin altına bırakıp elleriyle üzerlerine toprak atıyorlar.. güle oynaya, gururla omuzladıkları çantaları ailesi tarafından yine bir asker elinden teslim alınıyor.. bir de özel eşyalarının bulunduğu minik bir kutu.. içinde belki yazıp gönderemediği mektubu var.. belki de gece nöbetinde sevdiceğine yazdığı şiiri..
20 yaşında.. gencecik.. beklentileri, umutları tazecik.. hiç yere, yok yere devriliyor gencecik fidanlar.. ne uğruna.. vatan uğruna mı?
başımızdakilerin duyarsızlıkları, umursamazlıkları yüzünden.. korkuları yüzünden... acizlikleri yüzünden.. söylenecek söz yok.. sadece yazık.. çok yazık..

aç torununa taş kaynatan ve aynı zamanda hz. ömer'e beddua eden yaşlı kadının çadırının önünden geçerken onun bela okumalarını duyar hz. ömer.
içeri girer. durumu sorar. yaşlı kadın:
"bu çocuğun ailesi şehit oldu. ben yaşlıyım, kimim kimsem de yok. çocuk açlıktan ağladığı için onu kandırmak için taş kaynatıp yemek yapıyorum... allah o ömer'in belasını versin bize bu halde sahip çıkmadığı için..." der.
hz. ömer de "nine, ömer senin şu yavrucağızın aç olduğunu, sizin bu durumunuzu nereden bilsin" der.
kadının cevabı "benim durumumu bilemeyecekse halife olmayacaktı o zaman der."
durum budur işte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder