13 Mart 2020 Cuma

yarının getireceklerinden korkuyorum(z)



dün akşam okullar tatil oldu denilene kadar farkında değildik aslında işin ciddiyetinin..
tv de gördüklerimizi "allah yardımcıları olsun" " allahım şifa versin" "allah bizden uzak tutsun" diye geçiştirirken içimdeki korkuyu dışa vuramamışım... hani hep ölenler başka evlerde olunca bize uğramaz deriz ya o hesap.. ama akşam bakan çıkıpta okullar 15 gün tatil deyince, bir de sabah haberlerinde 2. vaka açıklanınca dank etti kafama.. bu illet virüs çok yakınımızda.. dün çocukları parktan getirince kırkladım resmen banyoda.. üzerindekileri montları dahil attım hemen makinaya.. en çok onlar için korkuyorum.. onlar için üzülüyorum.. öyle bir zamanda geldiler ki dünyaya.. sağımız korono solumuz savaş.. içimiz dışımız kötü.. allahım en kısa zamanda sağlıkla feraha çıkarsın hepimizi inşallah.. sonumuzu hayır etsin..

2 Ocak 2020 Perşembe

Çocuklar Süt Sevmiyor mu?

Dün bir arkadaşıma çaya davetliydim. Öğleden sonra olduğu için çocukları evdeydi. Ben de giderken onların sevebileceği ‘zararsız’ ve lezzetli bir şeyler almak istedim. Ufak tefek atıştırmalık yiyeceklerin yanında marketten en sevdiğim markanın ambalajlı sütünü aldım. Bizim evde çok tüketildiği için sütü artık otomatik alıyorum hiç düşünmeden. 


Evlerine gittiğimde arkadaşım torbaları boşaltırken sütleri kendime aldığımı sanınca bayağı şaşırdım. Meğer çocukları süt “sevmezmiş”. Bu aslında onun dediği tabii ama orada bir şey demeden, evde bal, kakao gibi tatlandırıcı bir şeyler olup olmadığını sordum. Kakao poşetini elime aldım ve annemin hazırladığı kakaolu sütü hazırlamaya giriştim. 

Benim düşünceme göre, çocuklar bir gıdayı, bir yiyeceği sevmediğinde bu gerçek fikir değil, bir etkilenme veya zorlanma sonucu oluyor. Yani çocuğu yemesi veya içmesi için zorlarsan o çocuk o gıdayı bir daha tüketmeyebiliyor. O yüzden çocukları serbest bırakmak, sıkmamak, o gıdayı farklı türde onlara sevdirmek lazım. 

Kakaolu sütlerini ve atıştırmalıklarını hazırlayınca onları çağırdım ve sütle ilgili bir hikaye uydurdum hemen. Sonuç belli; sütlerini bayılarak içtiler. Konu neyi yaptığınızdan çok nasıl yaptığınız. Pazarlamanın önemini buradan anlıyor insan. Arkadaşım şaşkın tabii. 
Sohbet ettiğimizde ise çekinerek ambalajlı sütleri pek kullanmak istemediğini söyledi. Nedenini sorduğumda ise besin değeri düşük olduğunu söyledi. Bunu da araştırmadığını, tamamen kendi fikri olduğunu söyledi. Gel bakalım o zaman dedim. Dedikodu yapacağımıza, magazin konuşacağımıza bunu araştıralım dedim. 1-2 saat gezindik yerli ve yabancı sitelerde. Çıkan sonuçlar ise onu şaşırttığı kadar beni de şaşırttı zira bilmediğim bir sürü şey öğrendim. Bu vesileyle arkadaşıma da teşekkür ederim yeni şeyler öğrenmemi sağladığı için. 

İlk olarak ambalajlı sütler, şu an ortalıkta gezen çiğ sütlere göre denetimli ve kontrollü olduğu için kesinlikle ama kesinlikle daha güvenli ve sağlıklıymış. Ambalajlı sütler, ısıl İşlem Görmüş İçme Sütleri Tebliği’ne uygun ısıl işlem geçirirler ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından onaylanan tesislerde üretilirmiş. 

Isıl işlem, dünya çapında tüm sütlere uygulanan bir yöntemmiş meğer. Bunun amacı, insanlarda ciddi hastalık riski oluşturabilecek etkenlerin tamamen uzaklaştırılmasıymış. Ayrıca besleyiciliğinden ve içeriğindeki vitaminlerinden de herhangi bir kayba uğramazmış. Yani arkadaşımın fikri yanlışmış. Araştırmasak, sorgulamasak yanlış bir fikre inanmaya devam edecekti. 

Bu arada aranızda çiğ süt kullanan varsa diye çok ama çok önemli bir bilgi eklemek istiyorum. Çiğ olarak tüketime sunulan açıkta satılan sütler biliyorsunuz sokakta, dükkan önlerinde, mağaza kapılarında filan satılıyor. E tabii soğuk zincir de hak getire! Bu sütlerde soğuk zincir sağlanamadığından, tüketiciye ulaşana kadar geçen taşıma sürecinde toplam bakteri yükü artıyor. Bu zararlı mikroorganizmaların uzaklaştırılması amacıyla evlerde kontrolsüz bir şekilde uzun süre kaynatılıyor ve bu yüzden vitamin-mineral kayıpları ambalajlı sütlere göre daha fazla oluyor.

Aman diyeyim her yerden süt almayın, çiğ süt almayın, denetimden geçmeyen sütü doğal sözüne kanıp eve sokmayın. Çocuklarınızı da onu sevmiyor, bunu sevmiyor diye şartlandırmayın. Sadece neyi nasıl sunacağınızı bilin ve çocuğunuza, yeni şeyler denemesi ve sevmesi için her zaman şans verin. Hepimize örnek ve ders olsun bu deneyim. 

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

15 Mayıs 2017 Pazartesi

ANNELER VE ANNE ADAYLARI! GELECEKTEKİ SİZE MEKTUP GÖNDERMEYE HAZIR MISINIZ?


Arçelik’in gözünde tüm anneler kraliçedir.
Anneler günü’nüz kutlu olsun!
Anneler ve anne adayları!
Gelecekteki size mektup göndermeye hazır mısınız?
Bu sayfadan gelecekteki bir güne mektup yazın, hem bugünden geleceği düşünmek için kendinize zaman ayırın hem de kendinize gelecekten bakma imkanı yaratın. “Anneyim” ya da “Anne olacağım” butonlarından birine basın. Mektubu doldurun. Gelecekte bir tarih belirleyin. Size o tarihte kendinize yazığını mektubu gönderelim.
İnsanın düşünceleri her gün değişiyor. Hele ki anne olmak insana bambaşka bir duygu kazandırıyor. Bu mektubu göndererek bugünkü hislerinizi gelecekte de hatırlamak ve geçmişteki hislerinizle o günkü hislerinizi karşılaştırma fırsatı bulacaksınız.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

4 Mayıs 2017 Perşembe

şükür..



benimle olduğunu öğrendiğim günden itibaren bir korku vardı içimde..
yanlış bir şey yapıp O' nu kaybetme korkusu..
ilk aylar kanama normal dediler..
ama bende yoktu..
mide bulantısı..
ı ı yoktu..
hamile kadın aşerir dediler..
o da yoktu..
vardı bu işte bir iş..
duş alırken göbeğimi keselemiyordum birşey olur diye..
9 ay boyunca sol tarafıma yattım..
hatta uyurken dönerim diye yastıkları doldurdum arkama..
7. ayımdan sonra hiç kilo almadım..
aha dedim bebeğim büyümüyor..kötü birşey olacak..
3.5 kg doğdu kızım.. :)
3 tane jinekoloğum vardı..
her hafta birine gidiyordum..
doğumdan bir gün önce nişanı gördüğümde ölüyorum sandım..
sabahı zor ettim..
doktorun tüm ısrarına rağmen sezeryan oldum.. 
son anda bir aksilik olur..
başaramam..
zarar veririm diye..
doğdu..
hemen ayağa kalktım..
ben annesiydim, en iyi ben bakardım O'na..
:)
kendimi öyle bir kıskaca aldım ki..
ne hamileliği, ne lohusalığılımı yaşayabildim..
bir iki hamile resmim dışında bir iz yok o döneme ait..
annemlere bile 4 aylıkken söyledim..
korkuyordum.. neden bilmiyorum..

şimdi o kadar pişmanım ki kendime yaptıklarım için..

hayat öylesine planlı birşey ki biz ne yaparsak yapalım bunu bozamıyoruz zaten..
yüce mevlam en ince ayrıntıyı bile yazmış satır satır..
biz ona kulluk ediyoruz sadece..

herşey için şükretmek gerek..
iyilik için..
sevgi için..
huzur için..
nefes için..



3 Mayıs 2017 Çarşamba

ben artık çok oluyorum..



dila oldukça duygusal bir çocuk..
anasına çekmiş maalesef..
şu ana kadar gittiğimiz hiçbir sinema filminden ağlamadan çıkmadı..
reklam filmi izlerken bile gözleri dolabiliyor..
hatta geçen gün jimnastikte belki onu gaza getirir diye izlettiğim videoyu izledikten sonra 10 dk boyunca hıçkıra hıçkıra ağladı..

aslında konu tamda jimnastikle alakalı..
dila 1.5 sene aralıklarla 1.5 senede sürekli jimnastiğe devam ediyor..
çok sevdiği bir öğretmeni var..
amma ve lakin bir türlü istenilen kıvama gelemedi..
antrenmanlarda istenilenleri yapmak yerine başka şeylerle uğraşıyor..
önünde arkadaşına takılıyor..
duvara tırmanıyor..
dans ediyor..
vs....
sürekli uyarı alıyor..
buraya gel dila..
beni dinlemiyor musun dila..
sıra sende dila..
dila.. dila.. dila..
sürekli aynı isim yankılanıyor salonda..
artık gerçekten çok sinir bozucu olmaya başladı..
dün akşam öğretmeniyle konuştum..
dila çok yetenekli.. ama buraya kreşten çıkıp çok yorgun geliyor..
alışacak biraz zamana ihtiyacı var..
dedi..

çıktık okuldan..
arabaya bindik..
ağzım konuş,kalbim sus diyor..
ama tutamadım dilimi..
konuştum da konuştum..
anlattım da anlattım..
11 saat mesaiden çıkıp 2 saat burada onu beklediğimi..
buna rağmen onun hiçbir efor göstermediğini..
3 senedir bacaklarını bile açamadığını..
korkak olduğunu..
oyun oynamak istiyorsa parka gitmesi gerektiğini..
kimsenin onu çekmek zorunda olmadığını..
bla bla bla..
üstüne bir de tehdit ettim..
perşembe akşamı aynı şeyleri tekrar edersen bir daha okulun kapısından bile giremezsin..

o ne mi yaptı..
uykulu gözlerle aynadan gözlerimin içine bakarak beni dinledi..
araya giren babasının HAYLAZSIN lafına alınıp çemkirdi..
annecim babam bana kötü konuşuyor..
sonra ağlamaya başladı..
o an durdum..
nihayet sustum..
napıyordum ben..
babası değil bendim kötü konuşan..
neydi bu..
içime kaçan o iğrenç, kendini beğenmiş kadında kimdi..

diğerleri gibi uslu olmaması..
söz dinlememesi..
sıranın en sonunda olması sinirlendirdi beni.. 
öğretmeninin " hadi hareketleri arkadaşlarına sen yaptır" diye seslendiği çocuk benim ki olmadığı için kanıma dokundu evet..
öyle bir kıskançlıktı ki bu..
sanki o kokusunu içime çekmeye doyamadığım kuzum değil de marketten alıp eve getirdiğimde bozuk çıkan herhangi bir eşya idi benim gözümde..
gururumu okşamamıştı gördüklerim, duyduklarım..
korkunçtum..

eve gittiğimizde özür diledim..
o da bende özür diledi..
özür diledi çünkü benim yere batası egom çocuğumun kendini suçlu hissetmesine sebep olmuştu..

hala çok kızgınım kendime..
akşam söylediklerimi nasıl toparlarım bilmiyorum..
keşke bir devekuşu olsaydım..
kafamı o yerdeki deliğe sokup kalırdım uzun bir süre..