30 Eylül 2011 Cuma

533 GÜN..

tam 533 gün olmuş hayatıma bir anlam katalı.. tam 9+9.. 18 ay.. ne kadar boşmuş sensiz herşey.. anlamsız.. renksiz.. şimdi ise bir gökkuşağının altında yaşar gibiyim.. siyah hariç her renk var etrafımda.. seninle birlikte..
ömrümde hiç olmadığım kadar mutlu, huzurlu ve heyecanlıyım.. ve meraklı.. sen nasıl hayatı merak ediyorsan bende senin her hareketini aynı çılgın merakla seyrediyorum..

hani koynumda uyuyorsun ya bazen hiç uyanma istiyorum.. sıcaklığın, nefesin, kokun hep üstümde kalsın.. öylece kalalım saatlerce..
sabah sana sarıldığımda üstüme sinen kokunla akşamı zor ediyorum..
o minicik ağzınla kurduğun hecelere anlamlar yüklemeye çalışıyorum.. atta.. gel.. nennnen..dedede...hani annii diyorsun ya bilinçsizce de olsa benim içim eriyor karşında..
babanla sarıldığımızda yaptığın işi bırakıp hemen yanımıza gelip bana sarılmaya çalıştığında gururlanıyorum.. beni kıskanıyor bak diye.. en çok beni sev istiyorum.. ama şimdilik en çok beni özlüyorsun galiba...

ellerini bırakıp ayakta durma çaban bana da güç veriyor.. ben de ne olursa dimdik durmalıyım diyorum.. herşeye rağmen senin için..
altta ki iki dişimiz iyice belirginleşti ... gülüşlerin daha bir şirin... e yenilerini bekliyoruz artık..
sen geleli hep bişiy bekliyoruz ya.. önce gülümsemeni sonra tepki vermeni.. elimizi tutmanı.. oturmanı.. agucuklarını.. emeklemeni.. ayağa kalkmanı.. sıralamanı.. diş çıkarmanı.. ama ne güzel beklemek...

sen geldin ...sen ben kavramı çıktı gitti hayatımızdan.. sadece biz varız.. bütün planlar senin üzerine kuruluyor.. evet belki en son sinemaya sana 7 aylık hamileyken gittim.. en son canlı müziği henüz sen yokken dinledim.. tatil 2 senedir planlarımız arasına hiç alınmadı.. ama bu bize bir mutsuzluk veriyor mu asla.. seninle geçirdiğim o bir saniye bile bütün bu söylediklerimden çok daha önemli..
herhalde senin gelişinle beni tek sıkıntıya sokan kilolardı.. hamileyken 9 ayda tam (51-65) 14 kilo aldım.. sonra ki 9 ayda da o 14 kilo çok şükür gitti.. ama sporsuz gittiği için hafif göbüşle geziyorum hala.. :))

sen evimize bir ruh getirdin bebeğim.. bir canlılık.. bir mutluluk.. ismini de o yüzden dila koymadık mı zaten.. mutluluk getir diye..
allahıma ne kadar şükretsem az senin gibi bir evlat verdiği için.. iyi ki geldin meleğim.. iyi ki....

25 Eylül 2011 Pazar

pazar gezmesi..

geçen pazar yazdan çalınmış bir gün gibi olunca acil bir mangal planıyla kendimizi yuvacık barajına attık.. saat 5 gibi ordaydık.. dere kenarında bir masaya ilişitirdik kendimizi.. bebelere de yere bi battaniye serdik.. oh mis..

dila kendinden sadece 4 ay küçük olan eymen'e kalite kontrol yapmakla meşgul oldu.. her bulduğu fıssatta o parmakla eline, koluna, kulağına, gözüne dokunup durdu.. o miniş yavrum da hiç sesini çıkarmadı bi süre..

beklenen tepki çok gecikmeden geldi.. e sıkıldı çocuk doğal olarak..

sözün özü gayet güzel bi gün oldu.. geç gittiğimizden çok çabuk bitmesi dışında keyifliydi herşey.. hele yeğenimin kendi yaptığı sosla hazırladığı tavuklar.. offff... yarısı masaya gelmeden bitti :))


23 Eylül 2011 Cuma

anne olmak gök gürültüsünden korkmamakmış...

bir önceki gece rüyamda deprem olduğunu gördüm.. herkes dışarı kaçarken ben dilayı arıyordum odalarda.. sonra beyaz bir yatakta uyurken buldum.. kucakladığım gibi yere çömeldim.. öyle de uyandım..
dün gece saat 3.. çok şiddetli bir gümbürtü.. uyandım.. elim ayağım titriyor.. allah dedim deprem oluyor.. tıpkı rüyamda ki gibi.. ben odasına varmadan yavrum ağlamaya başladı.. çok korkmuş sesten.. hemen alıp bizim oda ya götürdüm.. ışığı yakıyım dedim.. yok.. elektrikler kesik.. hay aksi.. dışarısı bi gündüz bi gece.. dila onu çektiğim resimlerden alışık flaşlara.. ama bu sesli.. her yıldırımda gözlerini kapıyor sımsıkı sonra da kocaman açıyor.. arkadan gürleme gelince de boğazımı sıkıyor.. ben mi napıyorum.. ondan daha çok tırsıyorum tabi ki.. ama serde annelik var.. belli edermiyim hiç.. ona en sevdiği şarkıyı mırıldanıyorum uykudan kalkmış korkulu sesimle..
"mini mini bir kuş doğmuştu
pencereme konmuştu..."
bu halde saati 7 yaptık. sabah aynaya baktığımda cımırmaktan kızarmış bir boyun, uykusuzluktan şişmiş iki gözle karşılaşmak beni hiç şaşırtmadı..
dün gece anladım ki anne olmak aynı zamanda cesur olmakmış...

21 Eylül 2011 Çarşamba

diş perimiz geldi....

eveeettt 20 eylül günü diş perimiz ilk hediyemizi bırakıp gitmiş bize hiç hissettirmeden.. hep böyle sessiz sedasız gelsin inşallah..

pazartesi akşamı diloşa yoğurdunu yedirirken tık tık diye bir ses geldi kaşıktan.. allllllaaaaaaaaahhhhh dedim gelmiş gelmiş.. eşimde panikle yanıma geldi
-kim gelmiş
-dişşşşş dişşşşşş diloşun dişi gelmiş..
eşimin yüzünde bu kadın deli herhalde ifadesi öylece bana bakıyor.. ben mi napıyorum.. dırıdın dırıdırın dırıdın dırıdırın ezgileri eşliğinde roman oynuyorum..arada da diloşa sarılıp onun ne olduğunu anlamak için iyice açılmış gözlerine bakarak
- diloşun dişi gelmişşşşşşşşş
- diloşun dişi gelmiiiiiiiiişşşşş
diye bağrınıp duruyom mutfağın içinde.. bir süre sonra sakinleşip gerekli mercilere haber verilmek suretiyle sevinme eylemlerine telefonda devam ettim.. artık nasıl beklediysem o sesi, bıraksalar kırkgün kırk gece eğlence düzenlicem.. demek ki neymiş bir kaşıktan gelen tık sesi koca bir kadını havalara zıplatabilirmiş......tam görmemişin bir kızı olmuş durumu anlayacağınız.. :))

darısı diş perisinin yolunu gözleyenlerin başına..

bizi özleyenler için bu resim.. devamı ve hikayesi en kısa zamanda..

17 Eylül 2011 Cumartesi

özlem ve mim


diloşum iyileşti çok şükür.. tam da doktorumuzun dediği gibi kızarıklar geldi ve gitti.. geçmiş olsun dilekleriniz için hepinize çok teşekkür ederim..
bu aralar iş yerinde o kadar yoğunum ki saat 8.30 u geçiyor evde olmam.. kuzuşum merdivenlerde beni görünce çırpınmaya başlıyor.. kucağıma alınca bir daha inmek istemiyor.. öyle sarılıp kalıyoruz bir süre.. gözgöze geldiğimizde kahkahalar atıyor.. her attığım lafta daha bir artıyor sevinci.. sanırım büyüdükçe çok zor olacak gün içinde ayrılıklar.. anne olmak zaten yeterince sorumluluk isteyen bir olay.. çalışan anne olmak ise üstüne bir de sürekli bir vicdan azabı.. herşey onun geleceği için diye avutuyorum kendimi.. ama onun beni nasıl özlediğini, ne kadar ihtiyaç duyduğunu da gözardı etmek imkansız sanırım.. bir haftadır eşim bakıyor biliyorsunuz.. işyerinde webcam den görüyorum bazen kızımı.. izlerken gözlerim doluyor.. yabancı gibi.. sanki başkasının bebeği gibi uzaktan bakıyorum kızıma..
aman pek bi duygusala bağladım galiba.. üfff... gecenin bu saatinde yazarsam olacağı bu zaten..

gelelim asıl meseleye... ciciş bloğumun ilk MİMi geldi.. sevgili kendine ait bir ruh lutfetmiş, bana davet göndermiş.. pek heyecanlandım....ehem ehemm.. hadi bi bakalım..

"bir günlüğüne ruhum aynı kalmak koşulu ile kadın/ erkek olsam ne yaparım, ne haltlar karıştırırım?"
hımmm... benim için pek çetrefilli bir gün olurdu herhalde.. bir kere kesin birileriyle kavga dövüş olurdu.. pek tez canlıyımdır ben.. kadın halimle bile kırmızı ışıkta ve yaya geçitinde  çok şöförle  tartışmışlığım vardır.. o yüzden ehliyet almaya bile cesaret edemiyorum.. bi kere o erkek özgürlüğünün tadına varırdım.. evden hiçbirşey demeden çıkar sabaha kadarda girmezdim.. arkadaşlarla sahilde ki kayalara konuşlanıp, bira şişelerini bir bir devirip, orhan babadan şarkılar söylerdim.. gece devriye gezen polislerle de bir güzel atışır, sopamı yer sabaha kadar eşimin beni nezaretten çıkarmasını beklerdim... olur da o gün beni askere alırlarsa yine dikbaşlılığımdan şamar oğlanına dönerdim.. ayyy ne fenayım ben ya.. yok yok ben almıyım .. böyle gayet iyiyim..  en azından kadınım diye kimse sesini çıkarmıyor.. :))
benden de bu zor mim ;
sevgili ülkü' ye
veeee
güzel annemiz nurgüle gelsin...

haydin ben kaçtım.. bana iyi uykular.. iyi pazarlar dilerim herkese..

15 Eylül 2011 Perşembe

6.hastalık mı?

epeyce olmuş yazmayalı.. ama bi bilseniz neler oldu neler..



cumartesi klasik anane ziyaretimize gittik.. dönüşte kuzumun hafif ateşi olduğunu farkettim.. ateşini ölçtüğümde 38.3 olduğunu gördüm.. tecrubeli annemiz devrim ablaya da danıştıktan sonra şurubunu içirip yatırdım.. 1 saat sonra tekrar ölçtüğümde 39.4 lerde seyrediyordu.. dila şimdiye kadar maşallah hiç ateşlenmemişti.. ister istemez biraz panik yaptık.. sonra diştendir dedik.. sabaha kadar 3 kere duş aldırdım.. 1 kere daha şurup verdim.. ama yok.. hiçbir şekilde düşmüyor.. pazar günü 37.5 la 38 arasında gitti geldi.. biraz halsizliği dışında hiçbir problem görünmüyordu.. gayet neşeli.. iştahında problem yok.. huysuzluk yok.. tamam bu sefer diş perimiz kararlı hediyemizi vermeye dedik.. ama gelen giden yok.. pazar gecesi yine arttı ateşimiz.. sabahı sabah ettik..  saat 7.30 ta ölçtüğümde 38.9 u görünce hemen duş aldırdım.. küvetin içinde 15 dakika tuttum ki iyice rahatlasın.. sonra da babasına emanet edip ağlaya ağlaya işe gittim..

işe gelir gelmez doktorunu aradım.. anlattım durumunu.. akşam getirin bi bakalım dedi.. kan ve ıdrar tahlili istedi.. kan alınırken hiç ağlamadı kuzum.. ama çiş nöbeti oldukça uzun sürdü.. yaklaşık 1.5 saat :)) çok şükür hiçbirşey çıkmadı sonuçlarda.. doktorumuz "belirtiler 6.hastalığı gösteriyor.. 2 gün daha ateş yapar.. sonra kırmızılıklar çıkar vucudunda ve geçer, gider.. endişelenecek birşey yok" dedi.. içimizi rahatlattı anlayacağınız.. o akşamda ateş nöbeti tuttuk sırayla.. salı günü hiç çıkmadı ateşi.. ve dün de beneklerimize kavuştuk..


resimde pek  belli olmamış.. ama yüzümüzde ve vucudumuzda isilik vari kırmızılıklar var.. bugün biraz daha büyür ve yayılır diye tahmin ediyorum.. aman, ateşlenmesinde ne olursa olsun.. ömrümden ömür gitti resmen.. korku dolu geceler geçirdik.. ama çok şükür geçti, gitti.. allah bütün çocuklarımıza sağlık, sıhhat versin inşallah..

olur da 6.hastalık ne diyorsanız..

Süt çocukluğu ve oyun çocukluğu döneminde sık rastlanan  iyi gidişli bir enfeksiyon hastalığıdır.
Hastalık 6 ay 3 yaş arası çocuklarda görülür.
Kuluçka  dönemi 9-11 gündür. Bulaşma solunum yolu salgıları aracılığı ile olur. Birden hastada 39.5-41 dereceye yükselen bir  ateş olur. Başka hiçbir belirti yoktur. Bazen ateşe bağlı havale görülebilir. Ateş birden bire düşer ve  yaygın kırmızı deriden hafif kabarık döküntüler ortaya çıkar. Döküntü hızla kol, ense, yüz ve bacaklara yayılır ve  24 saat içinde solar.
Ateşli dönemde ateşi azaltmak  amacıyla ateş düşürücüler kullanılır. Başka özel bir tedavisi yoktur.  




10 Eylül 2011 Cumartesi

kabus geri döndü...


daha önce 3 günlük bir bakıcı kabusu yaşamıştık biliyorsunuz.. işte o kabus farklı şekilde geri döndü..
şu an ki bakıcımız annemin kapı komşusu.. yaklaşık 15 senedir bilfiil tanışıyoruz.. çok tatlı, güler yüzlü 45 yaşlarında sevimli bir kadıncağız.. pkolu olduğundan ve tabi o zamanlar tıp bu kadar gelişmiş olmadından dolayı çocukları maalesef  olmadı. 2 sene önce denedikleri tüp bebekte başarısız oldu.. çok samimi olmasakta yine de selamlaşırdık karşılaştığımızda.. 10 yıldır bebek bakıcığı yapıyor.. dila doğunca ilk aklımıza gelen isimde o olmuştu.. ama ben biraz şehir dışında oturduğumdan mesafe fazla, zorlanır diye diğer bakıcıyı tercih etmiştik.. onunla malum sorunlarla karşılaşınca yine ona geri döndük.. her şeyi açık açık konuştuk.. yolun yarım saat sürdüğünü, cumartesileri de çalışacağını, mesaimin şu an 6 da bitsede ileride 7 de biteceğini, falan filan herşeyi konuştuk.. ve kabul etti.. ilk başlarda gayet iyiydi.. dilanın ne kadar akıllı, uslu bir bebek olduğunu anlatıyor gayet memnun ve mutlu görünüyordu.. ramazandan itibaren değişti sanki.. sürekli şikayet edip duruyor.. uyumuyor, üstümden inmiyor, çok yoruyor falan diyor.... akşamları ben 2 saatte bir hiç zorluk çekmeden uyutuyorum.. en az yarım saat uyuyor kuzum.. uyumadığı zamanlarda da oyun istiyor tabi ki çocuk.. artık bebek değil ki oturduğu yerde otursun.. neyse asıl mevzu başka.. pazartesi günü izne çıkıyordum ben.. balıkesire gidecektik.. e tabi nilgün hanımda izinli olacaktı.. amma velakin bizim müdür bel fıtığından yataklara düşünce benim izin başka bahara kaldı.. dün söylediğimde "valla ben boyacı tuttum, boyaları da aldım.. evi boyatıcam.. ben izne çıkarım.. sen kendi başının çaresine bak" dedi.. aa inanamadım.. hala da inanamıyorum.. bu nasıl bir sorumsuzluk ya.. bizim de planlarımız vardı.. babannesi, dedesi dörtgözle kuzuşumu bekliyordu..ama aksilik işte elden bişiy gelmez ki..bu sabahta aynısını yineledi.. "ben pazartesi izne çıkıyorum.. ister 1 hafta giderim..ister temelli" dedi..nasıl yani.. var isteksizlik belli.. geçen hafta dila hasta oldu biliyorsunuz.. eşim evde diye kuzumu bırakıp gitmiş.. ben olsam başından ayrılmam.. zaten eşim nöbet istirahatında olduğunda kalkmasını zor bekliyor gitmek için.. yada ablamlar falan geldiğinde dakika durmuyor.. hemen gidiyor.. ya ben ona emanet ediyorum.. ettiğine bak.. her ay tıkır tıkır 500 lirayı eline sayıyorum.. evde hiçbir iş yapmıyor..sadece dilanın  kıyafetlerini makinaya atıp asıyor ve topluyor.. ütüleyip yerine koymak bile yok.. çok şükür gayet uslu, hemen hemen hiç ağlamayan kuzu gibi bir bebeğe bakıyor.. anlamıyorum ya.. valla 500 bana versinler.. ben güle oynaya bakarım böyle çocuğa.. anlayacağız biz de durumlar yine iç karartıcı.. dila bir an önce büyüsün, kreşe gitsin, bu bakıcı eziyeti de bitsin istiyorum..
bana bir akıl verin ya.. napıyım ben şimdik..

7 Eylül 2011 Çarşamba

sahilde bayram kahvaltısı


bayramın 1.ve 2.günü annemlerdeydik.. 3.gününü de kendimize ayıralım dedik.. aslında akşam üzeri inecektik sahile ama babamız hadi kahvaltıya  gidelim dedi..



masayı bile hazırlamıştım ben.. öyle deyince hemen kaplara boşaltıp düştük yollara.. giderken gazetemizi, meyve suyumuzu da aldık ohh. mis.. tabi o aceleyle ne bir örtü ne de battaniye aklıma gelmiş.. gazeteleri örtü yaptık... görüntü kötü olsa da temiz havada nefis bir kahvaltı yaptık.. kuzşum da pek bir eğlendi yemek yerken.. arada kopardığı çimlerinde tadına baktı tabi..:) dila bizimle beraber yediğinde daha bir iştahlı oluyor.. maşallah..


o kadar hareketli ki artık otururken bile görmek mümkün değil.. sürekli bir yerlere tırmanıp öyle ayakta duruyor.. hiçbirşey yoksa bize tırmanıyor..


onu böyle gülümserken görünce içim eriyor resmen.. gerçek aşk annenin evladına duyduğu aşkmış.. geçte olsa bunu yaşattığı için allahıma binlerçe şükürler olsun..


ahhhh ahhh bu sene denize uzaktan bakmakla yetindik sadece.. ama gelecek yaz kimse tutamaz beni...


 meleklerin en güzeli.. seni çok seviyorum annecim..

6 Eylül 2011 Salı

bir anneyi yavrusundan ayırmak....

bir anne doğdu paylaşmış.. ayşe armanın yazısından.. böyle bir vicdansızlık olabilir mi ya!.. bir anne yavrusundan ayrılır mı hiç!.. bu ne saçmalıktır.. o minicik bebeği ikinci kez terkedilme duygusuyla başbaşa bırakmak istiyorlar.. tinay hanımın bu haklı mucadelesinde yanında olduğumuzu gösterelim.. nur' u annesinden ve kardeşinden ayırmalarına izin vermeyelim..tepkimizi belli edelim.. 

2 Eylül 2011 Cuma

uff olduk biz..


dün sabah burun tıkanıklığıyla uyandı kuzum.. ilerleyen saatlerde de burnu akmaya başlamış.. dün bütün gün halsiz bir şekilde dolanmış durmuş.. yemeğini de yiyememiş nefes alamadığı için.. eve gittiğimde hemen kucağıma geldi.. bir daha da inmek istemedi.. ıhlamur, limon ve tarçını karıştırıp kaynattım.. baya bir içti.. sonra uyudu.. terini de attı uyurken biraz açılır gibi oldu.. ama gece yine aynıydı..tıkanıklığına sinirlenip durdu.. yatağa yatmak istemedi.. üzerimde uyudu.. kafasını kaldıracak gücü yoktu.. sanırım üşüyordu.. arada titrer gibi oldu..ateşini ölçtük 35.8 di.. baya düşüktü.. çorap giydirdik ayaklarına.. üzerimde de yattığından baya bir ısındı.. sabah gözler şiş uyandı.. yavrum çok masum görünüyordu.. aklım onda işe geldim.. biliyorum bakıcımızda en az benim kadar iyi bakar ama işte ne bileyim.. yanında olmak, koynumda yatırmak istiyorum onu.. aklım sürekli onda.. en az 5 defa aramışımdır.. kızlar dua edin minişim çabuk iyileşsin..

1 Eylül 2011 Perşembe

hoşgeldin 8.ay



dila ile birlikte rakamlarla içli dışlı olduk...önce 5ten 40 a kadar saydık.. şimdi de 1 den başlayarak 8 e kadar geldik çok şükür.. şurda 3 ay sonra doğum günü için geri saymaya başlıcaz.. ben çok sevdim bu saymaca oyununu..

önce yine rakamlarla 8.ay blançosunu vereyim..
- ay: 8 ay
- boy: 69 cm
- kilo: 9 kg.

şimdi de bu ay neler değişti kısaca özetleyelim..
- 7.ay kontrolundan hemen sonra emeklemeye başladı.
- ay ortalarına doğru artık emeklemeyi bırakıp.. sehpaya, sandalyeye, anneye, babaya tutunarak kalkıyor ve kanepede sıralıyor ...kanepeden yere inişte başlarda epey sorun yaşadıysakta şimdi bir kolunu önceden koyup öyle buluşuyor yerle.. ayrıca emeklerken yüzü koyun kalma eziyetine de şu son bir hafta son verdi.. artık kendi başına kalkıp oturabiliyor..
- biz bulunduğu odada değilsek peşimizden geliyor.. karanlıktan falan korktuğuda yok..ilgisini çeken odaya giriyor..sonra biz dila arıyoruz..
- sürekli ayağa kalktığından öyle beşiğine koy uyusun lüksü maalesef bitti bizim için.. kucakta veya koyunda önce uyuyor sonra yatağına yatırılıyor..
- 7.ay başı itibariyle maalesef emmeyi bıraktı...
- muhallebeyi hala zorla yiyip bütün meyvelere ve meyveli yoğurda bayılıyor.. dün akşam 7.ayın son günü şerefine ıspanak yedi.. ( yüzünü buruştura, buruştura) en çok  mercimek çorbasını seviyor..
- oyuncaklarıyla oynamayı reddediyor..
- evde bulunan eline ve ağzına alabileceği herşey onun diş kaşıyıcısı.. ama en çok pideyi seviyor.. hem damaklarını kaşıyor hemde lezzetine varıyor..
- en sevdiği oyun anneyi yere yatırıp göbek emmece.. :) evet evet penyemi açıp göbeğime puff yapıyor..
- insanlarla en çokta çocuklarla iletişimi çok iyi.. hiç bir şekilde yabancılık çekmiyo.. gayet sıcakkanlı.. (aynı ben) çarşıda giderken herkese gülücük dağıtıyor.. zorla sevdiriyor kendini..
- yalnız kalmayı pek sevmiyor.. hemen mızıldanmaya başlıyor..
- reklamlar oldukça dikkatini çekiyor.. bütün kanalların reklam müziklerini ezberlemiş..başlayınca kafayı hemen çeviriyor.. bu ay en gülerek izlediği reklam şenpiliçin cazibesi.. :))
- beni ve babasını kapıda görünce çıldırıyor.. resmen yavru kuş misali kanat çırpıyor :))
- bıdı bıdı konuşmaya devam.. hiç susmuyor.. elleriyle, duvarla, halıyla herşeyle sürekli bir iletişim halinde.. bir yere gittiğimizde gıkı çıkmıyor ama..
- pek belirgin bir kelimesi yok henüz.. yaramazlık yapacak birşey gördüyse " aaayyyyy" diye diye gidiyor yanına.. uyutmaya çalışırken uyudum mu acaba diye anlamak için " hıhhh" diyo, e tabi ben dayamayıp gülüyorum.. ayrıca sebepsiz "bufff"" " "gayee"  "kajj" gibi seslerde çıkarıyor.. en çok ta bağıra bağıra " de de de de " diyor.. akşam minibüste herkesi bu şekilde gülümsetmeyi başardı.. ahhhh ahhh bir "an" ve "ne" hecelerini birleştirse.. o kadar da uğraşıyorum..
- arabasıyla gezmeyi çok seviyor.. bu alemin kralı benim oturuşuyla saatlerce gezebilir..
- gezerken herkesin onunla ilgilenmesini istiyor.. pek bir ukala.. laf atana kadar karşıdakinin suratına bakıyor... amacına ulaşınca da kocaman bir gülücükle karşılık veriyor..
- telefonda ses duyunca evin içinde sahibini arıyor.. bulamayınca telefona bakıp gülüyor.. e tabi bir de telefonu yemek istiyor..
bu ay ki yeniliklerimiz bunlar.. benim minik mercimeğim bol sebzeli.. renkli.. lezzetlimi lezzetli bir çorba olma yolunda hızla ilerliyor.. şu an için fiziksel ve beyinsel gelişimi çok güzel maşallah.. onun gözümün önünde her gün daha bir büyüdüğünü, daha bir geliştiğini görmek heyecan verici..her geçen ay onunla olma zevkim katlanarak artıyor.. allahıma olan şükranımda..
allah herkese bu duyguyu yaşatsın..