16 Nisan 2014 Çarşamba

pedofiliye savaş açtık..


mert' in hunharca katledilmesinin üzerinden 1 hafta geçti.. 
sürekli bu vahşeti okuduğum, yazdığım, düşündüğüm bir hafta..
23 yaşında ki bir genç bunu nasıl yapar ?
neden yapar ?
o an, nasıl bir karşı koyamadığı güç vardır ki hem kendi hayatını hem de küçücük bir meleğin hayatını katleder..
anlamlandıramıyorum..

kızım..
biriciğim...
allahımın bana en kıymetli emaneti..
onu nasıl koruyabilirim peki..
böyle lanet düşüncelere sahip insanlardan nasıl uzak tutarım..
bu olaydan sonra bir sürü yazı okudum internette..
keşke hiçbir sebep yokken araştırsaydım..
keşke mertin annesi de böyle birşey başlarına gelmeden eğitilseydi bu konuda..
keşke merti uyarsaydık..
ona, kötü insanlarında varolduğunu öğretseydik..
keşke.
............................

güzel bir yazı okudum bugünde..
paylaşmak istedim..

Çocuğun kendine güven duyması sağlanmalı... Gerektiğinde ‘hayır’ diyebilmeli. Bizim kültürümüzde ‘Büyüklere bağrılmaz, saygılı konuş’ derler. Oysa çocuğa rahatsız olduğu zaman, büyüğe de bağırmayı öğretmek gerekiyor.
Önce Halil, ardından Mert... Son 1 ay içinde 2 çocuğumuzu kaybettik. Yüreğimiz yandı. Kars’ta anne babalar çocuklarını okula göndermedi. Kimi ise olayı konuşmaktan bile korktu. Elbette bir korku dünyası içinde yaşamayacağız. Ama bir tehlike var. Çocukları sarsmadan onlara korunmayı öğretmek mümkün. Çocukları bu konuda eğitmek önce devletin sonra anne babanın görevi. Süleyman Şah Üniversitesi Psikolojik Travma Uygulama ve Araştırma Merkezi, bu yönde projeler üretiyor. Merkezin başında Psikoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. İrem Akduman var. Akduman’la çocuklara kendilerini korumayı nasıl öğreteceğimizi konuştuk.
Saldırı en çok tanıdıktan geliyor
- Çocuklara yabancı mesafesi nasıl öğretilir?
Gelene göre bir sınır tayininden ziyade çocuk kendi sınırlarını bilmeli. Çocuğun neden rahatsız olduğunu anlamasına yardımcı olmalıyız. Hoşuna gitmeyen bir şeyler olduğunda kendisine yakın gördüğü bir yetişkinle bunu paylaşması uygun bir dille anlatılmalı. Çocuklar hep, yabancılardan korkutulur. Aman yabancılara gitme, aman yabancılarla konuşma gibi... Bu telkinler çok işe yaramıyor, aksine bazen tehlikeye de neden olabilir. Korkutulan çocuk, bir yerde kaybolduğunda yabancıdan yardım istemekten çekinir. “Yabancıdan mutlaka zarar gelir” demek yerine çocuğun kendine güvenmesini sağlamalıyız. Çocuğa bedeninin özel olduğu öğretilmeli. “Herkes senin bedeninin her yerine dokunamaz, dokunmamalı” denmeli.
- 3-4 yaşında bir çocuğa bedeninin özel olduğu nasıl anlatılmalı?
Bedeninin bölgeleri tanıtılmalı. Cinsel bölgelerin özel olduğu söylenmeli. İyi dokunma, kötü dokunma arasındaki fark...
‘Poposuna vurarak sevmeyin’
- İyi dokunma, kötü dokunmayı anlatmak için ne demeliyiz?
Biri annenin dokunması gibi, güvende hissettirir. Ama bazı dokunmalar, iyi hissetirmeyebilir. Bunu bir büyüğüne söylemelisin.
Çocuğa kimsenin cinsel organlarına dokunmaması gerektiği öğretilmeli. Oysa kültürümüzde tam tersi var... Televizyonda ünlü bir sanatçımız, küçük yaşta çocuğa sevgisini onun poposunu ısırarak gösterdi. Çocuğa “Popo ısırmak sevgi ifadesidir, popo ısırılabilir” mesajı veriyor. Kamereların önünde çocuğun hayır diyebilme şansı da yok. Aileler, çocuklarını poposuna vura vura seviyor. Cinsel bölgelerine dokunarak sevgi göstermek hata. Üstüne bir de çocuğa “Seviyorum ama canın acıyor” mesajı veriyorsun. Çocuk, bunu genelleyebilir. Çocuğun kendi bireyselliğine, vücut bütünlüğüne saygı göstermemiz gerekiyor.
‘İstemiyorsa öpmeyin’
- Aileler, severken yanlış mesaj mı veriyor?
Örneğin bayramlarda aile yakınları, çocuğu illa kucağıma alayım, seveyim ister. Öpmek istenir. Çocuk istemez, itebilir. O zaman, “Evladım, dur bak deden” der zorlarız. Elbette kötü niyeti olmayabilir. Çocuğa rahatsız olduğu zaman “Dur” deme hakkı olduğunu öğretmeliyiz. Eğer çocuk öptürmek istemiyorsa, öpülmeyecek. Büyükleri de kırmamak için, “Çok yakınlaşmaktan hoşlanmıyor, öyle ise tokalaşarak selamlaşın” denilebilir. Çocuk, huzursuz olduğu bir ortamda, beğenmediği bir dokunuşla karşılaştığında “Hayır” dediğinde ailesinin de yanında olduğunu bilmeli.
- Küçük bir çocuğun babasının ya da ağabeyinin önünde giyinmesi bedeninin özel olduğunu öğrenmesi açısından sakıncalı mı?
Çocuk bazı bölgelerinin dışarıya açık olmaması gerektiğini bilmeli. İlla babayla kız çocuğunun duş almaları gerekmiyor. Yaşı uygunsa çocuk kendi yıkanmalı, baba düşmemesi için yanında olmalı. İlla baba yıkayacaksa çocuğun özel bölgelerine dokunmaması gerekir.
‘Hata yapsam da ailem yanımda’
- Arkadaşım, parkta bir gencin ısrarla küçük kızının peşinden gittiğini ve onu oyuna çekmek istediğini anlatmıştı. Çocuğa bir yabancının peşinden gitmemesi gerektiği nasıl anlatılır?
Onunla oyun oynadın, ama yabancılardan zarar da gelebilir. Bu mesaj verilmeli. Bu konda çalışan derneklerin iyi dokunuş, kötü dokunuşla ilgli çizimleri var. Çocuğu herkesten çekinir hale getirmeden doğru oranda uyararak korunmayı öğretmeliyiz. Bunun için, “Ben yanındayken oynadın ama ben yokken yabancı insanlarla oynama. İyi niyetli olanı var, kötü niyetli de olabilir. Canın acıyabilir, sana kötü hissetirebilir” demek en doğrusu. Anne, çocuğun ihtiyaçlarını karşıladığında ve güven ilişkisini kurduğunda, çocuk zaten başına bir şey geldiğinde annesiyle paylaşır. Çocuğun “Hata da yapsam, belki sonuçlarına katlanacağım ama annem babam yanımda olacaktır” diyebilmesi önemli.
‘Bağırmayı öğretin’
- Çocuk yanına gelenin kötü niyetli olduğunu düşünüyor, ne yapmalı?
Oradan uzaklaşabilir. Anne babası yanında değilse öğretmeninin yanına ya da güvendiği bir yetişkinin yanına gidebilir. Bekçi, polis olabilir. Parkta ve tek başına ise... Başka bir çocuğun annesine gidebilir. O da yoksa adama “git” demeli. Gitmiyor. O zaman bağıracak. Çocuğumuza bağırmayı öğreteceğiz. Bizim kültürümüzde “Büyüklere bağrılmaz, saygılı konuş” derler. Hayır. Çocuğa rahatsız olduğu zaman, büyüğe de bağırmayı öğretmek gerekiyor.
- Bunu nasıl anlatacağız?
Bir yabancı geldi. Seni istemediğin bir şey için zorluyor. Ve sana dokunuyor. Sen bunu istemiyorsun. Bu ona söylediğin halde devam ediyor. O zaman bağırabildiğin kadar bağır. ABD’de FBI, anaokullarına giderek bu eğitimi veriyor. Şarkılarla öğretiyorlar: “Biri gelirse dokunursa ben de şöyle bağırırımmm: Yeeeee”.
‘Saldırganlar genellikle paspal değildir’
- Kim bu saldırganlar... Nasıl bir ruh halindeler...
Pedofilinin bir takım kriterleri var. Adamın sürekli olarak çocuklarla ilgili cinsel fantaziler kuruyor olması, bunu engelleyemiyor olması, bunun çok uzun süredir olması gibi... Bazısı yetişkinlerle ilişki kuramadığı için çocuklara yöneliyor. Kendine güvensizlik yaşayan insanlar olabiliyor. Kimisi yalnızca farklı cinsel deneyim için yapıyor. Yüzdesi çok düşük olsa da sadist olanlar var. Karşısındakine acı vererek cinsel haz alıyor. Daha kolay kontrol edebilecekleri için çocukları tercih ediyorlar.
- Saldırganları ayırt etmenin bir yolu var mı?
Yok. Üstelik çoğu paspal tipler de değiller. Özellikle çocuklara yaklaşanlar daha çocuksu, onların dilinden anlayan tiplerdir. Çocukla iletişim kurabilmek için birçoğunun evi oyuncaklarla doludur.
- Mert için ailesi “Cin gibi bir çocuktu” diyor...
Cin gibi de olsa, çocuk. Aile, sürekli çocuğunun yanında olamaz. Devamlı korku içinde yaşamak da sağlıklı değil. Bütün mesele çocuğu donatmak. Çocuğun kendine güveni olmalı, “hayır” diyebilmeli, gerektiğinde çığlık atabilmeli. Böyle olunca çocuk, bağımlılık da dahil birçok tehlikeden korunuyor.
Eğitmek devletin görevi
- Bir çocuğu saldırıya karşı eğitmek devletin görevi midir?
Görevidir. Okullarda yaşa uygun eğitim verilmeli. Ve bu, “3 yaşındayken zaten verdik, 5 yaşında ihtiyacı yok” denilmeden her sene yaşına uygun ve gerekli dozda olmalı. Çocuk, her eğitimde bir parça alacak. Türkiye’de bu eğitimler sivil toplum örgütleri aracılığıyla yapılıyor. Kaç kişiye ulaşabiliyorlar. Gazi Üniversitesi’nin Çocuk İstismarı Ve İhmalini Önleme Gençlik Kolu var. Biz de Süleyman Şah Üniversitesi’nde bunu yapmaya çalışıyoruz. Eğitim alan gençler, istismarın adı bile geçmeden oyunlarla çocukları donatıyorlar.
- Devlet burada devreye girmeli...
Devlet ehil insanlar yetiştirip bu modeli yaygınlaştırmalı.
Tehditlere karşı: Kimse bize zarar veremez
- Saldırı tanıdıktan geliyorsa...
Örneğin dayısı geldi. Evde yalnız, ona kapıyı açacak. Hatta saldırıya uğradıktan sonra da kapıyı açmak durumunda kalabiliyor. Bu çok ağır. Engelleyemiyor, “Hayır” diyemiyor. Çünkü tehdit ediyor. “Annene söylerim. Kötü kız olduğunu görür.”, “Senin istediğini söylerim” diyor... Veya sadece oyun oynadıklarına ikna ediyor. Çocuğa başından “Seni kim ne şekilde tehdit ederse etsin, bana söyle. Endişelenme kimse bize zarar veremez. Bu tanıdığın ya da tanımadığın biri olabilir, her şeyi bizimle paylaşabilirsin” demek gerek.
- Çocuğu, arkadaşlarının evine oyun oynamaya gönderebilir miyiz?
Aileyi tanımak gerekiyor. Yaşın hiç önemi yok. Anneyi babayı, varsa kardeşi, ağabeyi tanıyacaksınız. Çocuğunuzun arkadaşlarıyla tanışmak durumundasınız. Ailesiyle birlikte evinize davet edebilirsiniz. Risk almayın, ortama bakın.
‘Çözüm üretmesini sağlayın’
“Travmaya neden olmadan küçük oyunlarla bir takım olgular öğretilebilir. Örneğin ‘Seninle pazara gittik. Ben domates alacakken sen bir önceki tezgahta kaldın. Beni göremedin. Ne yaparsın?’. Çocuk bu şekilde kendi sorun çözme becerilerini geliştirecek, yanıt buldukça kendine olan güveni artacak. Üniformalı birine giderim, polis abiye giderim, belirlediğimiz buluşma noktasına giderim diyecek...”
Cinsel organlara ad takmayın
“Cinsel organlar doğal adıyla öğretilmeli. Onu sevimli ya da pis kılmak, yabancılaştırmak yanlış. Nasıl kolumuza ya da bacağımıza başka ad takmıyorsak, penise ve vajinaya da ad takılmamalı. Arkadaşımın bakıcısı çocuğa “Pipimize soralım, çişimiz var mı?” diyordu. Hayır, çişimiz var mı diye çocuğa soralım. Bu bir oyuncak değil. Ad takmak yabancılaştırıyor. Ve daha sonra kullanılabilecek bir oyun haline getiriyor. Bu yalnızca vücudun özel bir parçası.”
Çocuk, istismarı 15 kez anlatmak zorunda kalıyor
İstismara uğrayan çocuk sistemin içinde kayboluyor. Annesinden başlıyor, savcıya kadar hikayesini 15 kere anlatıyor. Defalarca kez muayene oluyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Üniversitelerde bu tür birimlerin yaygınlaştırılması gerekiyor. Bu birimlerde, psikiyatristler, sosyal hizmetler uzmanları, polis birlikte çalışmalı. Çocuk hikayesini bir kere anlatmalı ve bu kayda alınmalı. Bir kere muayene olmalı. Böylece veriler tek elde toplanır. Bu şekilde savcılığa gönderilir. Marmara Üniversitesi’nde böyle bir birim var. Adı: Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi. Birlikte çalışıyoruz. Bu merkezlerin yaygın ve bilinir olması gerek. Devlet bu konuda ön ayak olmalı..
Özlem Konur Usta


hiç kimsenin bu güzelliklere böyle kötü davranmaya hakkı yok..
bu vahşete engel olmak elimizde..
seyirci kalmayalım.. 

9 yorum:

  1. Izninle blogda paylasabilirmiyim?

    YanıtlaSil
  2. canım ne kadar güzel bir konuya değinmişsin bu olayları haberlerde gördükçe biz annelerin gözü korkuyor çocukları hiç yanlız başına bir yere göndermeye korkuyoruz :( Allah tüm yavrularımızı kötü niyetli insanlardan korusun.... Amin.

    YanıtlaSil
  3. Nasıl koruruz ki hala cevap bulmuş değilim. Bu işin kzı ve erkeği yok, akrabası ve yabancısı yok yani zarar kimden gelir bilinmiyor ki. Yavrularımız Allah'a emanet...

    YanıtlaSil
  4. elimizden geldiğince çocuklarımızı bilinçlendirmeliyiz... daha ne yapabilirim konusunda hiç durmadan araştırmaya ve paylaşmaya devam etmeliyiz bu konuda :(

    YanıtlaSil
  5. canım çok iyi bir konuya değinmişsin. face de senin bloğunun adı ile paylaşıyorum hemen yazıyı

    YanıtlaSil
  6. twetledim pinledim ve g+ ladım harika bir yazı eline sağlık

    YanıtlaSil
  7. off ya. kabus gibi. nasıl koruyacağız meleklerimizi. senin bir önceki yazındaki gibi içim kan ağlıyor. Allaha emanet miniklerimiz.

    YanıtlaSil
  8. bütün anneler bu konuda bilinçlenmeliyiz.bende beklerim

    YanıtlaSil