28 Nisan 2014 Pazartesi

uyku ritüeli


dila 4 aylıktı odasını ayırdığımda.. 
etraftan gelen "daha çok küçük" " ağlar sesini duymazsın" " uykun çok ağır çocuk ağlamaktan katılır" korkutmalarına kulak asmadım.. 
ağlamasını bırakın sağdan sola dönse duyuyordum.
hala da öyle..
e anneyim ben..

ayağımda hiç sallamadım..
ama ben sallamadım :)
bakıcımız salladı, teyzemiz salladı..
ona rağmen hiç alışmadı yavrucağım..

4 aylıktan 1 yaşına kadar beşiğine yatırıp sütünü içirdikten sonra kendi kendine dalıyordu uykuya..
ama ne zaman ki beşiğinde dikilmeyi öğrendi işte o zaman başladı işkence..
ağlamalar, yatırdıktan hemen sonra kalkıp ayakta tepinmeler..
çok fenaydı çok..
işte o süreçte başladı bizim uyku eğitimimiz - o da nasıl bir tabirse işte-
sütünü içir..kitabını oku.. biraz seviş.. sonra hadi iyi uykular..
:) 
ilk üç şık tamam.. ama dördüncü şıkkı geçmek öyle kolay olmadı..
bir buçuk saat karanlıkta,beşiğin parmaklıklarının arasından kolumu uzatıp öylece durduğumu bilirim..
parmağım ayrılsa ağlamaya başlıyordu..
ama inatla devam ettim..
yavaş yavaş bu süre azaldı..


2 yaşında geldiğinde herşey yoluna girmişken birden rahat battı bana 
:)
emzik ve biberon bıraktırma çalışmaları..
emziği bıraktığımız ilk 2 akşam kabus gibiydi..
bu konuyla ilgili yazım için tık tık
ama yine ben inatla aynı sırayı uygulamaya çalıştım..
1 hafta sonunda kısmen oturmuştu..

bir süre sonra bu üçlü birleşime bir madde daha ekledik.. 
dua..
o konuyu da sonra irdeleriz..


uyku öncesi bizim için 20 dk. falan sürüyor.. 
sonrası dila hanımın keyfine kalmış..
bazen hemen uyuyor..
bazen bir iki mızıldıyor..
susuyor..
çişi geliyor..
bebesini beğenmeyip değiştiriyor..
ışığın dozajını beğenmeyip ayarlattırıyor..
ama en sonunda pes ediyor..
bu süreçte ortalama 10 dk..

bu tip ayar çekmelerde kararlı olmak önemli..
bana gösterdiği yumuşak başlılığı babasına göstermiyor mesela..
onunla uykuya biraz daha hırçın geçiyor..
daha küsmeli, daha ağlamalı..
babamız biraz yumuşak mizaçlı olduğundan sanırım..

her yaptığımız gibi uyku meselesi de onların iyiliği ve sağlığı için..
çok can sıkıcı hale getirtmeden bir düzene oturtmak şart..

hayırlı haftalar..



25 Nisan 2014 Cuma

yaş 33


yaşının yanına 3 koyarak yaş almaya devam ediyorum..
sen 3 ben 33..


keşke daha önce dahil olsaydın hayatıma..
şöyle 20 lerimde..
o zaman sen 3 ben 23 olurdum..


daha az incinmiş, daha az yorulmuş olurdum...
beraber keşfederdik dünyayı..
yağmurlarımızı beraber yüklenirdik..


kısmet böyleymiş..
orta yaşımın süsü olacakmışsın demek ki..
yağmurlarımı boşalttığımda,
 mutluluğuma sebep gökkuşağım olacakmışsın..


gözlerinde ki özgürlük can suyum olacakmış..
içimde bitmek tükenmez sevgin
geriye kalan bütün yaşlarımı görmek için duam olacakmış..


iyi ki doğmuşum..
iyi ki doğmuşsun annecim..

22 Nisan 2014 Salı

Kinder Surprise'ini geri vermek için ne istersin?

40 yıldır hem annelerin hem de çocukların Kinder Surprise'ı çok sevmesinin birçok nedeni var.

İlki çocukların lezzetine doyamadığı sütlü dolgulu çikolatası. O çikolatanın içinden bir de binlerce farklı oyuncak çeşidi çıkınca, çocuklar hem oyunlarına yaratıcılık katıyor, hem de her Kinder Surprise'da yeni bir heyecan yaşıyor. Anneler de çocuklarının bu heyecanını görmekten ve yaratıcılıklarının gelişimini izlemekten çok mutlu oluyor. Çünkü Kinder Surprise'ın oyunlarına kattığı yaratıcılığı, mutluluğu kendi çocukluklarından biliyorlar. 

İşte Kinder Surprise'ın yeni kampanyasında anneler Kinder Surprise'ın çocukları için ne kadar değerli olduğunu anlamak için çocuklarına Kinder Surprise verip sonra da geri istiyorlar. Çocuklar da bu duruma çok eğlenceli tepkiler veriyor. Belli ki çocuklardan Kinder Surprise'ı geri almak hiç de kolay değil.

Kampanyanın Facebook ayağında da Kinder Surpise anneleri, çocuklarına Kinder Surprise verip geri istedikleri videoları paylaşabilecekleri bir uygulama yapmış. Anneler çocuklarının videolarını paylaşarak sürpriz hediyeler kazanabiliyorlar. Facebook uygulamasına da bu linkten ulaşılıyor.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

16 Nisan 2014 Çarşamba

pedofiliye savaş açtık..


mert' in hunharca katledilmesinin üzerinden 1 hafta geçti.. 
sürekli bu vahşeti okuduğum, yazdığım, düşündüğüm bir hafta..
23 yaşında ki bir genç bunu nasıl yapar ?
neden yapar ?
o an, nasıl bir karşı koyamadığı güç vardır ki hem kendi hayatını hem de küçücük bir meleğin hayatını katleder..
anlamlandıramıyorum..

kızım..
biriciğim...
allahımın bana en kıymetli emaneti..
onu nasıl koruyabilirim peki..
böyle lanet düşüncelere sahip insanlardan nasıl uzak tutarım..
bu olaydan sonra bir sürü yazı okudum internette..
keşke hiçbir sebep yokken araştırsaydım..
keşke mertin annesi de böyle birşey başlarına gelmeden eğitilseydi bu konuda..
keşke merti uyarsaydık..
ona, kötü insanlarında varolduğunu öğretseydik..
keşke.
............................

güzel bir yazı okudum bugünde..
paylaşmak istedim..

Çocuğun kendine güven duyması sağlanmalı... Gerektiğinde ‘hayır’ diyebilmeli. Bizim kültürümüzde ‘Büyüklere bağrılmaz, saygılı konuş’ derler. Oysa çocuğa rahatsız olduğu zaman, büyüğe de bağırmayı öğretmek gerekiyor.
Önce Halil, ardından Mert... Son 1 ay içinde 2 çocuğumuzu kaybettik. Yüreğimiz yandı. Kars’ta anne babalar çocuklarını okula göndermedi. Kimi ise olayı konuşmaktan bile korktu. Elbette bir korku dünyası içinde yaşamayacağız. Ama bir tehlike var. Çocukları sarsmadan onlara korunmayı öğretmek mümkün. Çocukları bu konuda eğitmek önce devletin sonra anne babanın görevi. Süleyman Şah Üniversitesi Psikolojik Travma Uygulama ve Araştırma Merkezi, bu yönde projeler üretiyor. Merkezin başında Psikoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. İrem Akduman var. Akduman’la çocuklara kendilerini korumayı nasıl öğreteceğimizi konuştuk.
Saldırı en çok tanıdıktan geliyor
- Çocuklara yabancı mesafesi nasıl öğretilir?
Gelene göre bir sınır tayininden ziyade çocuk kendi sınırlarını bilmeli. Çocuğun neden rahatsız olduğunu anlamasına yardımcı olmalıyız. Hoşuna gitmeyen bir şeyler olduğunda kendisine yakın gördüğü bir yetişkinle bunu paylaşması uygun bir dille anlatılmalı. Çocuklar hep, yabancılardan korkutulur. Aman yabancılara gitme, aman yabancılarla konuşma gibi... Bu telkinler çok işe yaramıyor, aksine bazen tehlikeye de neden olabilir. Korkutulan çocuk, bir yerde kaybolduğunda yabancıdan yardım istemekten çekinir. “Yabancıdan mutlaka zarar gelir” demek yerine çocuğun kendine güvenmesini sağlamalıyız. Çocuğa bedeninin özel olduğu öğretilmeli. “Herkes senin bedeninin her yerine dokunamaz, dokunmamalı” denmeli.
- 3-4 yaşında bir çocuğa bedeninin özel olduğu nasıl anlatılmalı?
Bedeninin bölgeleri tanıtılmalı. Cinsel bölgelerin özel olduğu söylenmeli. İyi dokunma, kötü dokunma arasındaki fark...
‘Poposuna vurarak sevmeyin’
- İyi dokunma, kötü dokunmayı anlatmak için ne demeliyiz?
Biri annenin dokunması gibi, güvende hissettirir. Ama bazı dokunmalar, iyi hissetirmeyebilir. Bunu bir büyüğüne söylemelisin.
Çocuğa kimsenin cinsel organlarına dokunmaması gerektiği öğretilmeli. Oysa kültürümüzde tam tersi var... Televizyonda ünlü bir sanatçımız, küçük yaşta çocuğa sevgisini onun poposunu ısırarak gösterdi. Çocuğa “Popo ısırmak sevgi ifadesidir, popo ısırılabilir” mesajı veriyor. Kamereların önünde çocuğun hayır diyebilme şansı da yok. Aileler, çocuklarını poposuna vura vura seviyor. Cinsel bölgelerine dokunarak sevgi göstermek hata. Üstüne bir de çocuğa “Seviyorum ama canın acıyor” mesajı veriyorsun. Çocuk, bunu genelleyebilir. Çocuğun kendi bireyselliğine, vücut bütünlüğüne saygı göstermemiz gerekiyor.
‘İstemiyorsa öpmeyin’
- Aileler, severken yanlış mesaj mı veriyor?
Örneğin bayramlarda aile yakınları, çocuğu illa kucağıma alayım, seveyim ister. Öpmek istenir. Çocuk istemez, itebilir. O zaman, “Evladım, dur bak deden” der zorlarız. Elbette kötü niyeti olmayabilir. Çocuğa rahatsız olduğu zaman “Dur” deme hakkı olduğunu öğretmeliyiz. Eğer çocuk öptürmek istemiyorsa, öpülmeyecek. Büyükleri de kırmamak için, “Çok yakınlaşmaktan hoşlanmıyor, öyle ise tokalaşarak selamlaşın” denilebilir. Çocuk, huzursuz olduğu bir ortamda, beğenmediği bir dokunuşla karşılaştığında “Hayır” dediğinde ailesinin de yanında olduğunu bilmeli.
- Küçük bir çocuğun babasının ya da ağabeyinin önünde giyinmesi bedeninin özel olduğunu öğrenmesi açısından sakıncalı mı?
Çocuk bazı bölgelerinin dışarıya açık olmaması gerektiğini bilmeli. İlla babayla kız çocuğunun duş almaları gerekmiyor. Yaşı uygunsa çocuk kendi yıkanmalı, baba düşmemesi için yanında olmalı. İlla baba yıkayacaksa çocuğun özel bölgelerine dokunmaması gerekir.
‘Hata yapsam da ailem yanımda’
- Arkadaşım, parkta bir gencin ısrarla küçük kızının peşinden gittiğini ve onu oyuna çekmek istediğini anlatmıştı. Çocuğa bir yabancının peşinden gitmemesi gerektiği nasıl anlatılır?
Onunla oyun oynadın, ama yabancılardan zarar da gelebilir. Bu mesaj verilmeli. Bu konda çalışan derneklerin iyi dokunuş, kötü dokunuşla ilgli çizimleri var. Çocuğu herkesten çekinir hale getirmeden doğru oranda uyararak korunmayı öğretmeliyiz. Bunun için, “Ben yanındayken oynadın ama ben yokken yabancı insanlarla oynama. İyi niyetli olanı var, kötü niyetli de olabilir. Canın acıyabilir, sana kötü hissetirebilir” demek en doğrusu. Anne, çocuğun ihtiyaçlarını karşıladığında ve güven ilişkisini kurduğunda, çocuk zaten başına bir şey geldiğinde annesiyle paylaşır. Çocuğun “Hata da yapsam, belki sonuçlarına katlanacağım ama annem babam yanımda olacaktır” diyebilmesi önemli.
‘Bağırmayı öğretin’
- Çocuk yanına gelenin kötü niyetli olduğunu düşünüyor, ne yapmalı?
Oradan uzaklaşabilir. Anne babası yanında değilse öğretmeninin yanına ya da güvendiği bir yetişkinin yanına gidebilir. Bekçi, polis olabilir. Parkta ve tek başına ise... Başka bir çocuğun annesine gidebilir. O da yoksa adama “git” demeli. Gitmiyor. O zaman bağıracak. Çocuğumuza bağırmayı öğreteceğiz. Bizim kültürümüzde “Büyüklere bağrılmaz, saygılı konuş” derler. Hayır. Çocuğa rahatsız olduğu zaman, büyüğe de bağırmayı öğretmek gerekiyor.
- Bunu nasıl anlatacağız?
Bir yabancı geldi. Seni istemediğin bir şey için zorluyor. Ve sana dokunuyor. Sen bunu istemiyorsun. Bu ona söylediğin halde devam ediyor. O zaman bağırabildiğin kadar bağır. ABD’de FBI, anaokullarına giderek bu eğitimi veriyor. Şarkılarla öğretiyorlar: “Biri gelirse dokunursa ben de şöyle bağırırımmm: Yeeeee”.
‘Saldırganlar genellikle paspal değildir’
- Kim bu saldırganlar... Nasıl bir ruh halindeler...
Pedofilinin bir takım kriterleri var. Adamın sürekli olarak çocuklarla ilgili cinsel fantaziler kuruyor olması, bunu engelleyemiyor olması, bunun çok uzun süredir olması gibi... Bazısı yetişkinlerle ilişki kuramadığı için çocuklara yöneliyor. Kendine güvensizlik yaşayan insanlar olabiliyor. Kimisi yalnızca farklı cinsel deneyim için yapıyor. Yüzdesi çok düşük olsa da sadist olanlar var. Karşısındakine acı vererek cinsel haz alıyor. Daha kolay kontrol edebilecekleri için çocukları tercih ediyorlar.
- Saldırganları ayırt etmenin bir yolu var mı?
Yok. Üstelik çoğu paspal tipler de değiller. Özellikle çocuklara yaklaşanlar daha çocuksu, onların dilinden anlayan tiplerdir. Çocukla iletişim kurabilmek için birçoğunun evi oyuncaklarla doludur.
- Mert için ailesi “Cin gibi bir çocuktu” diyor...
Cin gibi de olsa, çocuk. Aile, sürekli çocuğunun yanında olamaz. Devamlı korku içinde yaşamak da sağlıklı değil. Bütün mesele çocuğu donatmak. Çocuğun kendine güveni olmalı, “hayır” diyebilmeli, gerektiğinde çığlık atabilmeli. Böyle olunca çocuk, bağımlılık da dahil birçok tehlikeden korunuyor.
Eğitmek devletin görevi
- Bir çocuğu saldırıya karşı eğitmek devletin görevi midir?
Görevidir. Okullarda yaşa uygun eğitim verilmeli. Ve bu, “3 yaşındayken zaten verdik, 5 yaşında ihtiyacı yok” denilmeden her sene yaşına uygun ve gerekli dozda olmalı. Çocuk, her eğitimde bir parça alacak. Türkiye’de bu eğitimler sivil toplum örgütleri aracılığıyla yapılıyor. Kaç kişiye ulaşabiliyorlar. Gazi Üniversitesi’nin Çocuk İstismarı Ve İhmalini Önleme Gençlik Kolu var. Biz de Süleyman Şah Üniversitesi’nde bunu yapmaya çalışıyoruz. Eğitim alan gençler, istismarın adı bile geçmeden oyunlarla çocukları donatıyorlar.
- Devlet burada devreye girmeli...
Devlet ehil insanlar yetiştirip bu modeli yaygınlaştırmalı.
Tehditlere karşı: Kimse bize zarar veremez
- Saldırı tanıdıktan geliyorsa...
Örneğin dayısı geldi. Evde yalnız, ona kapıyı açacak. Hatta saldırıya uğradıktan sonra da kapıyı açmak durumunda kalabiliyor. Bu çok ağır. Engelleyemiyor, “Hayır” diyemiyor. Çünkü tehdit ediyor. “Annene söylerim. Kötü kız olduğunu görür.”, “Senin istediğini söylerim” diyor... Veya sadece oyun oynadıklarına ikna ediyor. Çocuğa başından “Seni kim ne şekilde tehdit ederse etsin, bana söyle. Endişelenme kimse bize zarar veremez. Bu tanıdığın ya da tanımadığın biri olabilir, her şeyi bizimle paylaşabilirsin” demek gerek.
- Çocuğu, arkadaşlarının evine oyun oynamaya gönderebilir miyiz?
Aileyi tanımak gerekiyor. Yaşın hiç önemi yok. Anneyi babayı, varsa kardeşi, ağabeyi tanıyacaksınız. Çocuğunuzun arkadaşlarıyla tanışmak durumundasınız. Ailesiyle birlikte evinize davet edebilirsiniz. Risk almayın, ortama bakın.
‘Çözüm üretmesini sağlayın’
“Travmaya neden olmadan küçük oyunlarla bir takım olgular öğretilebilir. Örneğin ‘Seninle pazara gittik. Ben domates alacakken sen bir önceki tezgahta kaldın. Beni göremedin. Ne yaparsın?’. Çocuk bu şekilde kendi sorun çözme becerilerini geliştirecek, yanıt buldukça kendine olan güveni artacak. Üniformalı birine giderim, polis abiye giderim, belirlediğimiz buluşma noktasına giderim diyecek...”
Cinsel organlara ad takmayın
“Cinsel organlar doğal adıyla öğretilmeli. Onu sevimli ya da pis kılmak, yabancılaştırmak yanlış. Nasıl kolumuza ya da bacağımıza başka ad takmıyorsak, penise ve vajinaya da ad takılmamalı. Arkadaşımın bakıcısı çocuğa “Pipimize soralım, çişimiz var mı?” diyordu. Hayır, çişimiz var mı diye çocuğa soralım. Bu bir oyuncak değil. Ad takmak yabancılaştırıyor. Ve daha sonra kullanılabilecek bir oyun haline getiriyor. Bu yalnızca vücudun özel bir parçası.”
Çocuk, istismarı 15 kez anlatmak zorunda kalıyor
İstismara uğrayan çocuk sistemin içinde kayboluyor. Annesinden başlıyor, savcıya kadar hikayesini 15 kere anlatıyor. Defalarca kez muayene oluyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Üniversitelerde bu tür birimlerin yaygınlaştırılması gerekiyor. Bu birimlerde, psikiyatristler, sosyal hizmetler uzmanları, polis birlikte çalışmalı. Çocuk hikayesini bir kere anlatmalı ve bu kayda alınmalı. Bir kere muayene olmalı. Böylece veriler tek elde toplanır. Bu şekilde savcılığa gönderilir. Marmara Üniversitesi’nde böyle bir birim var. Adı: Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi. Birlikte çalışıyoruz. Bu merkezlerin yaygın ve bilinir olması gerek. Devlet bu konuda ön ayak olmalı..
Özlem Konur Usta


hiç kimsenin bu güzelliklere böyle kötü davranmaya hakkı yok..
bu vahşete engel olmak elimizde..
seyirci kalmayalım.. 

14 Nisan 2014 Pazartesi

Anne Sütünün Antibiyotik Kullanımı Gerektiren Hastalıkları Azalttığını Biliyor Muydunuz?


Sevgili anneler, anne sütü mucizedir, bebeğiniz ilk doğduğu andan itibaren büyüme ve gelişme için gerekli olan tüm sıvı, enerji ve besin ögelerini içerir. Eşsiz içeriği ile bağışıklık sistemi gelişimini destekler, antibiyotik kullanımı gerektiren hastalıkları azaltır.
Bebeğinizin bağışıklığını guclendirmek için onu 2 yaşına kadar anne sütü ile besleyin. Anne sütü alımı azaldığındaysa bebeğinizin bağışıklığını Aptamil ile desteklemeye devam edebilirsiniz.
Detaylı bilgi için tıklayınız.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

keşke hep bahar olsa..


bahar, olan tüm kötü şeylere rağmen tüm ışıltısıyla geldi..
hoşgeldi..
hava tam anlamıyla ısınmasa da güneşi kapatan kara bulutlar yavaş yavaş gidiyorlar..

pazar günlük güneşlik bir sabaha uyandık çok şükür..
doldurduk kahvaltılıklarımızı kutuya doğru sahil kenarına..
en çok kızçem sevindi bu duruma.. 
dönüş yolunda çok güzel bir gündü annecim..yine gidelim deyip durdu..
 :)


zaten bu ara bi tatlı dilli anlatamam..
bir iltifatlar, bir sevgi sözcükleri..
oy oy tadundan yenmiyor..

geçen sabah saçlarımı düzleştirdim..
birazda makyaj yaptım..
tabi çocuk beni paspal görmeye öylesine alışmış ki bu halim bile dikkatini çekti..
-ooo anne çok güzel olmuşsun..saçlarında çok güzel olmuş..
dedi :)
leynn kocam etmiyo bana böyle iltifat..

gece yatmamak için söyledikleri var birde..
- ama annecim ben seni çok özlüyorum. yütfen bu gece senin yatağında yatayımm..
:)

bir de babasını kıskandığı anlar var..
- gider misin baba annemin yanından.. benim sevgim o..
-anne ben hep beni sev istiyorum böyle.. hep çok sev beni..

şaka bile yapıyor artık..
- seni çok seviyorum bebeğim, benim canım kızım..
- ben seni küçücük seviyorum annecim.. ben küçüğüm ya hani.. o yüzden küçücük seviyorum
:)
eşşekkk


dün ki sahil gezisi beni birazcık rahatlattı diyebilirim..
umarım herkes için öyle olmuştur..

mutlu, huzurlu bir hafta olsun inşallah..

12 Nisan 2014 Cumartesi

nefes alamıyorum..



ben çekiliyorum artık desem..
yokum..
beğenmedim bu senaryoyu..
oynamıyorum..

ya da kapatsam kendimi..
dört duvar, penceresiz bir odaya..
kessem ilişkimi herkesle..
görmesem..
işitmesem..
konuşmasam..

pamir kuzusuna ağlasam...
mert kuzusuna ağlasam...
elifin ece kuzusuna ağlasam...

sonra bitse gözyaşlarım..
açsam ağzımı..
avazım çıktığı kadar bağırsam..

mertin annesinin yüreğine ateş düşürene bassam küfürü..

elifin yüreğinde ki ateşi harlayan acıyı bilmezlere sövsem..

sonra yine sussam..

belki de yine çocuk olsam..



8 Nisan 2014 Salı

ne kötü sabahlara uyanıyoruz..



her akşam uyumadan hemen önce kızımla dua ediyoruz..
" allahım sen beni annemi koru, babamı koru..
bütün çocukları koru..
onlar aç kalmasın, evsiz kalmasın..
çok mutlu olsunlar..
amin.. "
çocukların duası daha çabuk kabul olur derler ya..
neden?
çünkü onlar tertemizdir..
henüz kötülük bulaşmamıştır kalplerine..
korkmazlar dua ederken..
içlerinden geleni dilleri aynen söyler çünkü..
"anne bu akşam zehraya da dua edelim mi? 
yanağı acımasın.."
edelim tabi annecim..

benim kızım biraz fazla saf kalpli..
birine vurmayı bilmez..
kızmayı bilmez..
kıyamaz çünkü..
hatta bu durum bizi sinir eder..
hakkını ara kızım azıcık..
sana bir kötü davranıyorsa ona kız.. 
bir daha yapma de..

daha kötü nedir bilmeden kötülüğü öğretmek mümkün mü?..

dün maalesef karsta mert meleğinin başına gelenleri öğrendikten özellikle konuya değinebileceğim bir kitap seçtim..
- bak annecim gördün mü tali dedesinin elini tutmadığı için kayboldu.. sen de kaybolabilirsin, sonra kötü amcalar, teyzeler seni alıp götürebilir.. bir daha seni göremeyebiliriz.. sonra çok ağlarız..
- ama ben de çok ağlarım anne.. çok özlerim ben seni gidince..(ağlamaklı)
- o zaman bizim yanımızdan hiç ayrılmaman gerek tamam mı annecim..
- tamam anne hiç gitmicem ben..
- parkta, alışveriş merkezinde tanımadığın biri yanına gelip sana birşey verirse sakın alma.. benim var, git yoksa bağırırım de tamam mı annecim..
- ama eymen verebilir değil mi annecim..
- verebilir tabi eymen senin kardeşin.. hiç tanımadığın biri verirse kız ona.. git yanımdan de..

3.5 yaşında minicik bir kız çocuğuna anlattıklarıma bak..
insanları sevmesi, onlara iyi davranması gerektiğini anlatmam gerekirken korkmasını, kızmasını öğretiyorum..
bu korkunç birşey..
sokakta oynayan 5 yaşında ki kıza tecavüz edildiğinde " 5 yaşındaki çocuğun sokakta ne işi varmış bla bla" denip annenin suçlandığı bir ülke de ne öğretebilirim ki başka..
15 yaşında ki kıza 40 kişi tecavüz edip tahrik indiriminden faydalandığı bir ülke de nasıl sevgiden, güvenden bahsedebilirim..
oysaki biz çocukken sokaklarda oynar akşam ezanıyla eve girerken hiç kötülük düşünmezdik..
sapık nedir, cinsel istismar nedir bilmeden büyüdük biz..
klasik olacak ama
biz büyüdük ve kirlendi dünya..



ne yapmalı bilmiyorum..
devlet nasıl önlemler almalı ?
cezaları daha caydırıcı hale nasıl getiririz ?
böyle korkutmalarla çocuklarımızı koruyabilir miyiz?
inanın hiç bilmiyorum..

çocuğuma sevgi yerine nefreti öğretmem gerektiği için kendimden utanıyorum..

dinlenilesi..
bülent ortaçgil - kızıma mektup..